Kadınlar tarafından sık sık söylenen bazı cümleler vardır…
Anne olmadan önce ve sonra sık sık duyarız; Ben en çok anne olmayı sevdim! Anne olmak için yaratılmışım ! Çocukken bile bebeklerimle oynarken anne olma hayali kurardım! O’nu gördüğüm ilk an hayatımın en güzel anıydı, o an benim doğumgünümdü!
Ben çocukluğunda bebeklerle oynamayı hiç sevmeyen, bebeklerin saçlarını kesen, peluş hayvanları ile oynayan bir çocuktum. Bir gün bile evlilik ve çocuk hayalim olmadı, gelinlik almaya gittiğimde hayalinizde olan gelinlik nedir diye sorduklarına hayalimde hiçbir zaman gelinlik olmadı ki demiştim… Anne olana kadar bebek-çocuk kucağıma almışlığım, sevmişliğim de yoktur… Bebek görünce yolunu-yerini-masasını değiştiren kadınlardandım… Şimdi bir anneyim ve ben kesinlikle anne olmak için yaratılmamışım. Annelik benim kişiliğime tamamen zıt bir kavram. Evet, evladımı çok seviyorum, hamileliğim, doğumu, geçirdiğimiz her saniye tarifsiz, ona bakarken dünya duruyor, keşke daha önce doğursaymışım diyorum… O ayrı, anlatmak istediğim ayrı…
Beren doğduğu an onu sımsıkı kucağıma bastırıp, kanlar içinde öpüp koklamıştım, ağlayarak… Ama bir taraftanda kocama ‘ kafasına bak yamuk yumuk ‘ , ‘ Eee çok yorgunum ne zaman uyuyoruz ‘ filan diyordum. Onu karnıma düştüğü ilk andan beri hep çok sevdik, seviyoruz. Sadece anneliğin getirdiği sorumluluklar gerçekten çok fazla. Sonuçta ben de bir insanım. Anne olduğum için taş kesilmedim ya! Anne olmaya karar vermeden önce hiç ay şurayı da gezelim burayı da görelim gece dışarı çıkalım biraz daha içelim vs. vs. diye düşünmedik, aklımıza bile gelmedi. Asıl düşünmem gereken nokta zaten onlar değilmiş, onu da anne olunca anladım… Asıl zurnanın zort dediği nokta, özgürlüğümün kısıtlanmasıymış! Ki bu benim gibi bir özgür ve miskin bir ruh için gerçek bir travma. Ben 27 sene boyunca yorulunca oturmaya, oturamıyorsam o akşam her şeyi kapatıp 12 saat uyumaya, aklıma gelen şarkıyı hemen dinlemeye, arabayla gazlamaya, kahvemi içerken gazetemi okumaya, acıkınca bir şey yiyebilmeye, her gün şarkı söyleyerek bol köpüklü bir banyo yapmaya alışmışım…
Annem mesela, anne olmak için yaratılmış kadınlardan biridir. Anaçlığın dibidir.
Geçen gün Instagram’a da şunları yazmıştım;
Hamile olduğunu öğrendiğin an başlar sevgisi, doğar doğmaz ilk görüşte aşık olursun, en sevdiğin canlı olur…Evet, doğru❤️ Doğru ama bu söylemler zaten çok zor olan anneliği bence daha da zor hale sokuyor… Anında sevmek zorundasın, öyle hissetmek zorundasın, bunları hissetmezsen kötü annesin… Beatrice Beren seni hep sevdim ama artık daha çok seviyorum, her geçen gün sana alışıyorum, seni tanıdıkca daha çok seviyorum. Bence annelik anında çok sevmek değil de her an artarak çoğalan ve bitmeyen bir sevgi…
Annelik hakkında yazdığım ilk yazımda elele.com.tr de şunları demişim;
Öncelikle; ben her zaman anne olmayı isteyen o kadınlardan hiçbir zaman olamadım. Çocuk kucağıma almadım, bebek görünce kaçtım. Anne olma hayalim hiç olmadı. Dağlara tırmanmayı, denizleri aşmayı, okulları – doktorayı bitirmeyi, sevmeyi, sevilmeyi, kaçmayı, gezmeyi, ahlaksızlıkları, her şeyi hayal ettim ama anne olmayı neden bilmiyorum bir gün bile hayal etmedim… Eşimi tanıdıktan sonra bu duygu bende şekillendi. Tıpkı evlilik hakkında olan düşüncelerim gibi… Çok mutlu bir evlilik, aile içerisinde büyümüş olmama rağmen ben hiçbir zaman evlilik insanı da olmadım, evlenme hayali kurmadım, gelinlik hayalim olmadı, düğünlerden nefret ettim. Bu yüzden biz düğün yapmadık, gelinliğimi 5 dakikada seçip, alıp çıktığım için rekor kırdığım söylendi, eşimle sabah kalkıp el ele tutuşup gidip evlendik, eve döndük sarılıp uyuduk, akşam içmeye gittik, ertesi günde işlerimize gittik. Yani doğanın kanunlarını, bu denge çemberlerini kocamı tanıdıktan sonra kabullendim ve istedim. Kendime bir sıfat eklemek için, önümde Anne sıfatı olsun, “ Anayım ben daha ne olsun ” diye ulu orta gezeyim diye bir derdim hala yok çünkü benim zaten gururla taşıdığım birçok sıfatım var. Sırf önemli bir sıfatı olsun diye, başarısızlıklarının ve yalnızlığının üzerini bu sıfatla kapatabilmek için, obsesif bir şekilde olaya bakıp anne olan kişilere de hala çok sinir oluyorum!
Ben dünyaya yeni bir nefes getirmeyi en çok kocama olan sevgimden dolayı istiyorum, bu adamla benim ortak bir ürünümüz dünyada olmalı diyorum, aşkımızın elle tutulur-gözle görülür bir ürünü dünyada olmayı hak ediyor diye düşünüyorum ama tabi ki bir canlıyı dünyaya getirmek için istemek yetmiyor, karar vermek bence hiç kolay bir karar değil. Gerçekten uzun zaman mantıklı bir şekilde düşünmek gerekiyor. Biz nasıl karar verdik, şöyle oldu; ben kendime ve eşime şu soruyu sordum “Seçme şansın olsaydı bu dünyaya gelmek ister miydin? Öleceğini bile bile dünyaya gelmek ister miydin? Bu hayat sonunu bildiğin bir oyunu oynamak gibi değil mi, buna gerek var mı ? Bu arada bu soru sana asla sorulmayacak. Yaratan karar verecek, buna iki insan üzerinden vesile olacak ve sonunda öleceğin belki de geldiğin yere döneceğin bir serüvene çıkacaksın… İster misin?” Cevapları yazdık ve üzerinde tam 6 ay düşündük. Cevaplarımız “EVET” oldu çünkü; bu dünyada gökyüzünün, doğanın, denizin bin bir tonunu görebildiğim bir an sadece bir an bile dünyaya gelmiş olmaya değer… Görmek, koklamak, hissetmek, sevmek, öpmek, sevişmek, gelsin hayat bildiği gibi deyip kendini rüzgara bırakır gibi hayata bırakmak ve dolayısıyla yaşamı her hücrende hissetmek öyle zevkli ki… Bir de kendini seviyorsan ve seviliyorsan tadından yenmez!
Hepimiz kariyer yapıyoruz, yüksek lisans tezleri yazıyoruz, plazalarda koşturuyoruz, toplantıdan toplantıya yetişiyoruz, iş hayatımızla ilgili planlarımız var, mail kutularımız her gün doluyor, performans değerlendirmelerine giriyoruz, kahvesiz yapamıyoruz. Nasıl oldu anlamadan aramızdan birkaç şanslımız sevdiği insanı buluyor yine anlamadan kendini evlenmiş buluyor ama koşturma tüm hızıyla devam ediyor çünkü bizler hızlı, pratik, planlı, güçlü, iş bitirici kadınlarız! Acelemiz, yapmamız gereken her zaman çok şey var ve HER ŞEYİ kendimiz yapabiliriz! İşte böyle bir kadın şimdi hamile!
Belki de o ‘ anne olmak için yaratılma ‘ söylemler sahtedir yada ezberedir, gerçekler bu yazdıklarımdır, gerçek ‘anne olmak’ budur…
Belki de anne olmak tüm bu hislere rağmen bir kez daha bir kez daha anneliği yaşamak istemektir… Belki de bu yazdıklarım anne olduğum yaş ile ilgilidir, daha erkeni yada daha geçi farkediyordur… Yada sadece ben buyumdur!
Yazıyı bir yere bağlayamadım, sadece yazmak istedim…
2 Yorumlar
Gizem
11:08'de 26 Mayıs 2016Sağol Elif, ne kadar içten bir yazı! Henüz bir anne değilim ama okumaya ihtiyacım varmış. Böyle samimi ve gerçekçi ifadelerle pek karşılaşamıyoruz etrafta, ve bu zaten gergin olan bünyelerde aşırı korku yaratıyor. Şöyle bağlayabiliriz belki yazıyı: herkesin bir popisi bir anneliği vardır :)
topuzlubalık
15:04'de 27 Mayıs 2016Aslında çoğu kadının yaşadığı ama “Sen annesin!!!” baskısı sebebiyle kendine bile itiraf edemediği gerçekler…