Ayşegül hanım ile hamilelikte alkali beslenme üzerine güzel bir sohbet gerçekleştirdik.
Alkali kelimesi çoğumuzun hayatına sevgili Dr. Ayşegül Çoruhlu ile girdi. Ayşegül Hanım insanlara yeni bir bakış açısı kazandırdı, yeni bir beslenme şekli öğretti… İşin biyokimyasına indi, daha önce kimsenin incelemediği diyet biyokimyasını mercek altına aldı. Her şeyin dengesi olduğu gibi vücudumuzun da asit-alkali dengesi olması gerektiğini bizlere hatırlattı.
İlk kitabi Alkali Diyet’i tek solukta okumuştum. Bu kitap sayesinde beslenmemde olan ufak tefek hatalarımı gidererek daha sağlıklı bir hayat sürebileceğimi öğrenmiştim. Kitap zaten bir diyet kitabı değil, sağlıklı beslenme el kitabı niteliğinde… İkinci kitabı ‘Tokuz ama Açız’ ise ismiyle bile aslında Türkiye’de yaşayan insanların beslenme alışkanlıklarının özetini gözler önüne seriyor…
Benim kendisinin kitaplarından öğrendiğim ve hamileliğim boyunca tükettiğim beslenme listemde olan alkali besinler; limon, yeşil limon, ıspanak, soğan, sarımsak, brokoli, kırmızı biber, salatalık, fasulye, tatlı patates, fındık, badem, hindistan cevizi yağı, zeytin yağı, karpuz, kırmızı pancar, armut, siyah erik, elma, karnabahar, pırasa, havuç, mercimek, kereviz, erik, bezelye, ceviz, lor peyniri… Yine kendisinden her sabah idrarımın rengimi kontrol etmeyi, öğle yemeklerimden 1 saat önce tarçınlı su içmeyi ve böylelikle pankreastan daha az insülin çıkmasını, Himalaya tuzu ve Hindistan cevizi yağı kullanmayı öğrendim. Çiğ bademi hayatıma soktum. Vücut alkali olmak istermiş doğru dedim… Aksini savunanlara Ayşegül Çoruhlu’nun yazdığı örneği verdim; “Eliniz yağlıyken sabunsuz temizlenmez, sabun alkalidir. Vücuttaki yağlar da yeterince alkali olmazsak kalıcı olarak erimez’’
Katıldığım bir seminerinden aklımda kalan “Kendinizi mutlu etmeyi neden yemeklerden bekliyorsunuz, sizi mutlu edecek daha başka bin tane şey var, gidin onları yapın” sözlerinden çok etkilenip, birçok kişi ile bu cümlesini paylaşıp o kişilerde farkındalık yaratmıştım. Büyük bir keyifle geçen seminerlerine katılmanızı tavsiye ederim.
Kitaplarını büyük bir zevkle okuduğum, söylediklerini uyguladığım bu güzel kadınla hamilelik döneminde beslenme hakkında görüştük. Kendisini yakından görmüş biri olarak gerçekten yazdığı ve savunduğu her şeyin hakkını veriyor diyebilirim. Böyle bir güzellik, zindelik, pozitiflik yok! İnsan yazdığı şeylerin arkasında, onları zihnen ve bedenen uygulamanın faydası gözler önüne seren bir doktor görünce gerçekten çok seviniyor. Şahsen beni hiçbir kilolu diyetisyen sağlıklı beslenmeye inandıramaz.
30 haftada 7 kilo alan, spor yapan, fit hamile sınıfında olan ve bir senedir şekersiz bir hayat-hamilelik süren bir hamile olmama rağmen daha sağlıklı olmak için yaptığım hataları Ayşegül Çoruhlu’dan öğrenmek ve hamilelerle paylaşmak istedim. Vücudumuzun sağlığı için daha fazla alkali yiyecekler tüketmeliyiz evet ama hamilelik gibi vücudun tamamen değiştiği, bir emaneti büyüttüğü dönemde bir şeyler tabi ki daha farklı… O yüzden hamileyken tabağımızdaki dengeyi nasıl sağlayacağımızı gelin Ayşegül Çoruhlu’dan öğrenelim;
“Sağlıklı bebekler için hamilelikte sağlıklı beslenme şarttır. Henüz hamile kamadan bile beslenmeyle anne vücudu hamilelik için en sağlıklı hale getirilmelidir. Bebeğin tek bir hücreden başlayıp 9 ayda bütün gelişimini anne karnında sağlayacağını akılda tutarsak hamilelik döneminde beslenmenin önemini iyice kavrarız. O tek bir hücreden milyarlarca hücreli bebeğe dönüşürken, bebek anneden gelen enerji kullanır. O halde bu enerji en doğru enerji olmalıdır. Önce eski ifadelerden vazgeçmek lazımdır. Mesela, beslenmede kalori saymak yerine, doğru enerji kaynaklarını dikkate almak gerekir. Bu doğru enerji kaynakları alkali besinlerdir. O halde bebeğin gelişiminde en doğru yakıt alkali besinlerdir!
Alkali beslenmeden kasıt annenin,
İşlenmiş yiyeceklerden uzak durması,
Rafine şeker – un kullanmaması,
İşlenmiş ağır hayvansal gıda yerine doğal olanları tercih etmesi,
Alkol, kahve, gazlı, şekerli içecekleri içmemesidir…
Bunların yerine; mümkün olduğunca sebze ağırlıklı, çiğ meyve, bol baharat, yağlı kuruyemişler, yağlı tohumların bol olduğu baklagiller ve balık, hindi gibi iyi protein kaynaklarının tüketildiği bir beslenme şekli olmalıdır.
Eskiden olan hamilelikte kilo alma anlayışı değişti. Artık anne adaylarının çok karbonhidratlı beslenerek kilolu olmaları arzu edilmez. Zaten bu durum bebeğin de kilolu olmasına sebep olur ve 4 kilo üstü doğumlar bebek için sağlıklı değildir.
Hamile kadınlara verilen balık yağı ve folik asit gibi destekler de zaten alkali beslenmeyle elde edilen vitaminlerdir. Bol yeşil yapraklılar, ceviz – badem gibi yağlı kuruyemişler ve balık bu vitaminlerin kaynağıdır.
Hamilelikte mide – bağırsak sorunları olmaması için besinler çokça çiğnenerek yenmelidir. Günlük olarak yeterli su içilmesi atlamamalıdır. Kefir gibi bağırsak sağlığını olumlu etkileyen besinler, ileride bebeğin bağışıklığını arttırmakta da yardımcıdır.
Bebeğin beyin gelişimi için iyi bitkisel yağlar arttırılmalıdır. Bu yağların kaynağı ise kuruyemişler, yağlı tohumlar, zeytin ve avokado gibi yağlı sebzeler ve balıktır.
Gerek hamilelik öncesi gerekse hamilelik boyunca alkali beslenme bebek ve anne için idealdir. Doğum sonrası kaliteli süt için ve yanında bonus olarak kolayca doğum kilolarını verebilmek için en doğru yol bu şekilde bitkisel ağırlıklı beslenmedir.
Ayrıca bu beslenmede bolca olan iyi yağlar doğum sonrası depresyonu gibi nadir görülen ama tedavisi zor olan durumlar için de engelleyicidir.
Bebeğin anne karnında gelişimi sırasında kendi genetik mirasımızı en üst modeline çevirmek için tüm hamilelikte en ideal şekilde yaşamalı ve sağlıklı beslenmeliyiz.
Bu yazı vesilesi ile ben ve benim gibi hamile kadınlara yardımcı olduğu, bizleri bilinçlendirdiği ve vakit ayırdığı için Dr. Ayşegül Çoruhlu’ya çok teşekkür ediyorum. Umarım yakın zamanda “Hamilelikte Alkali Beslenme” konulu yeni bir kitap yazar…
Ayşegül Çoruhlu’nun kitabında da dediği gibi “ Mideni değil hücrelerini doyur!” Bir de bunun hamile versiyonunu yapalım “ Mideni değil hücrelerini ve bebeğini doyur! ‘’
Yorum Yok